Türkiye ormanlarında en çok görülen beşinci ağaç, ardıç. Üstelik var olmasında insanın bir dahli yok. Çünkü ardıç tohumunun filizlenmesi için insana değil de başka bir canlıya ihtiyaç var: Ardıç kuşuna.
Ardıç ağacı ve ardıç kuşu arasındaki adaşlığı bir tesadüf olarak açıklayamayız. Ardıç ağacı tohumunun filizlenip ağaç olma sürecinde bütün mühendislik ve bütün işçilik ardıç kuşuna ait. Üretim prosesi şöyle ilerliyor: Her ağaç gibi ardıç ağacının da tohumları var elbette. Bu tohumlar ağaçtan toprağa düştüklerinde yeniden var olmaya dair ilk adım atılmış olmuyor. İlk adım, ardıç kuşunun o tohumu yemesiyle başlıyor çünkü. Tohumun kabukları, sadece ardıç kuşunun midesindeki hidroklorik asit sayesinde açılıyor. Sindirimin son aşamasına gelip dışkılama gerçekleştiğinde toprağa karışan tohumlar ancak o zaman çimleniyor ve çoğalıyor.
Doğanın kendi içinde oldukça doğal ve yaygara yapmadan ilerleyen bu süreç insanda hem şaşkınlık yaratıyor hem de daha çok nefes olarak ona geri dönüyor. Bir şekilde ardıç ağaçlarını yakmazsa elbette…
2 bin 300 yaş+5 yıllık ardıç ağacı
Ardıç ağacı her türlü iklimde varlığını sürdürülebilen ve üstelik bunu yüzlerce hatta binlerce yıl yapabilen bir ağaç türü. 60’a yakın çeşidi olan bu ağacı, Türkiye’de en çok Sivas, Elazığ, Siirt, Tunceli, Burdur, Adıyaman ve Erzurum illerinde görürüz. Fakat Konya’nın Taşkent ilçesi Balcılar köyündeki ardıç ağacı 2 bin 305 yaşında. Yöre halkının “Ağıl Ardıç” ismini verdiği ağaç Türkiye’nin en yaşlı, dünyanın ise ikinci en yaşlı ağacı.

Böyle bir ağacın bazı inançlar nezdinde “kutsal” kabul edilmesi de şaşılacak bir durum değil elbette. Önemli kişilerin mezarları başında bir ardıç ağacı olması sıklıkla görülen bir durummuş. Özellikle Şaman Türkleri ve Alevi-Bektaşiler için ardıç ağaçları çok değerli. Hacı Bektaş’ın Hırka Dağı’nda ardıç ağacının altında gizlenip kırk gün çile çıkardığı biliniyor. Alevi-Bektaşi inancına bağlı halk ozanı Aşık Dertli’nin, sazı için yapılan “Şeytan işi” yorumlarına verdiği, referanslar arasında ardıç ağacının da geçtiği şu cevabı ondan değilse de Pentagram grubundan mutlaka duymuşsunuzdur:
“İstanbul’dan çıkar teli,
Ardıç ağacından kolu,
Be Allah’ın sersem kulu,
Şeytan bunun neresinde?”
Şifa olsun
Ardıç ağacının insan vücuduna iyi geldiği, şifa kaynağı olduğu durumlara da ayrı bir paragraf açmalı. Ağacın küçük, parlak ve mor-siyah renklerde meyveleri büyüdükçe kozalağa dönüşüyor. Tüketim tarafında hem dalları hem yaprakları hem meyveleri hem de kozalakları farklı şekil ve amaçlarda kullanılıyor. Ardıç meyveleri normal olarak tüketilebildiği gibi toz hâline getirdikten sonra suyla karıştırıp içmek suretiyle de tüketilebiliyor. Bol miktarda C vitamini barındırması şifa listesinin en başında. İdrar söktürücü ve kas ağrılarını dindirici bir etkisi var. Yine antiseptik özelliği nedeniyle bazı deri hastalıklarını iyileştirici özelliğe sahip. Bunlara ek olarak kötü nefes kokularını yok ettiğini de söylemeden geçmeyelim.