Zorlu koşullara karşı bir korunma mekanizması oluşturmak belirli bir zekâ ister ki bu da doğada fazlasıyla var. Ağaçlar, sert ve dondurucu soğuklarla geçen kış aylarında kendilerini nasıl koruyacaklarını gayet iyi bilir. Çözüm yöntemleri oldukça bilindik bir durumdur aslında: Yapraklarını dökmek.
Ağaçlar, bu dökme işlemiyle yaprak sapının tabanında oluşan yeni bir hücre tabakasıyla yapraklara su ve besin taşıyan damarları yavaşça kapatır. Su ve besin artık yaprağa gidip gelmez; bu da yaprağın ölmesine, sap kısmının zayıflamasına ve sonunda zarif bir şekilde yere düşmesine neden olur.
Yapraklar düşer düşmesine ama ağacın dalları ve gövdesi korunur. Eğer ağaçlar yapraklarını dökmeselerdi, bu yumuşak bitki örtüsü kış aylarında donarak ağaca zarar verir ve şüphesiz onu öldürürdü.
Düşen yapraklara ne olur?
Doğa, geri dönüşüm konusunda da hiç şüphesiz çok maharetli. Dökülen yapraklar konusunda da bu maharetini hemen devreye sokar.
Yere düşen yaprak bir süre sonra parçalanmaya başlar. Bu parçalar zamanla orman tabanında çiy ve yağmur suyunu emen süngerimsi bir katman oluşturur. Bu katman da ağaçlar ve bitkiler için sürekli bir besin ve su kaynağı görevi görür. Bir sonraki bahar mevsiminde yaşamın ve bitki sağlığının gelişmesine yardımcı olur.
Yaprakların dökülmesinin ağaçları kış boyunca koruduğunu söylemiştik. Bununla beraber bu ölü yaprak tabakası olmadığında da ağaçların hayatta kalması pek mümkün görünmüyor. Bu doğal döngü, sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde her yıl kendini tekrar ediyor.